Son yıllarda liderlik anlayışında belirgin bir dönüşüm yaşanıyor. Finans ya da operasyon kökenli CEO’lar hâlâ ağırlıkta olsa da, insan kaynakları geçmişi olan liderler de öne çıkmaya başladı. Bu eğilim, insan odaklı liderliğin stratejik bir avantaj olarak görülmeye başlamasıyla giderek daha görünür hale geliyor.
Deloitte’un 2025 Global Human Capital Trends raporuna göre, iş dünyası artık “kontrol yerine yetki verme” ve “otomasyon yerine insana yatırım yapma” gibi ikilemlerle karşı karşıya. Bu da liderlik masasında insan kaynakları bakış açısının güçlenmesini zorunlu kılıyor.
İK geçmişi olan liderlerin en büyük avantajı, çalışan deneyimini yalnızca bir destek fonksiyonu değil şirketin büyüme stratejisinin merkezinde görmeleridir. Hibrit çalışma modelleri, yetenek bulma ve elde tutma, çalışan bağlılığı ve mental sağlık gibi konular artık yalnızca HR departmanının değil CEO seviyesinin de öncelikleri arasında yer alıyor. Çalışan deneyimi ile müşteri deneyimi arasındaki doğrudan bağ, insan odaklı CEO’ların şirket kültürünü ve marka değerini dönüştürme gücünü artırıyor.
Küresel Örnekler ve Etkileri
Bu yaklaşımın etkisini küresel örneklerde görmek mümkün. Leena Nair, 2021 yılında Unilever’da CHRO iken 2022’de Chanel’in CEO’su olarak atandı ve şirketin lüks segmentte gelirleri 2022–2023 döneminde yaklaşık %17 büyüdü. Natasha Adams, 2019’da Tesco’da Chief People Officer pozisyonundan şirketin İrlanda operasyonlarının CEO’su oldu. Adams’ın liderliğiyle Tesco Ireland’ın müşteri memnuniyetinde 2021 itibarıyla dikkat çeken iyileşme kaydedildi. General Motors’un CEO’su Mary Barra ise 2014’te göreve başladı. Barra’nın liderliğinde General Motors, 2021 itibarıyla işletme kâr marjını %10 seviyesine ulaştırmayı başardı ve şirketin halka açık piyasa değeri de bu dönemde önemli ölçüde büyüdü. Bu örnekler, insan merkezli liderlik anlayışının yalnızca kültürel değil finansal başarıya da katkı sunduğunu gösteriyor.
Geleceğin CEO Profili
Korn Ferry’nin 2025 CHRO anketine göre, CHRO’lar yalnızca yetenek gündemini değil, kurum stratejisinin tamamını şekillendiren liderlere dönüşmüş durumda. Anket sonuçları, HR liderlerinin büyüme, yetenek geliştirme ve kültürel dönüşüm konularında C seviye yöneticilerle stratejik ortak haline geldiğini vurguluyor.
HR kökenli liderler, şirketlerde kriz dönemlerinde daha çevik kararlar alabilme, çalışan bağlılığını artırma ve kültürel dönüşümleri yönetmede önemli avantajlar sunuyor. Çalışanların ihtiyaçlarını daha iyi anlayan bu liderler, müşteri deneyimini de doğrudan etkileyen bir kurum kültürü inşa edebiliyor.
Saygın ekonomi ve iş dünyası yayınları The Times ve Financial Times tarafından bu yılki değerlendirmeleri de, pandemi sonrası dönemde HR liderlerinin kriz yönetimi ve şirket kültürünü şekillendirmede merkezi roller üstlendiğini ortaya koyuyor.
Globalde tablo böyleyken Türkiye’ye baktığımızda, henüz doğrudan HR geçmişinden gelip CEO olan örneklere pek rastlayamıyoruz. Ancak yapay zekâ entegrasyonu ve yetenek yönetimi gibi konuların önem kazandığı bu dönemde, insan odaklı liderlik anlayışının değerinin daha fazla fark edilmesiyle yakın gelecekte benzer kariyer dönüşümlerini burada da görmemiz olası görünüyor.