Gallup’un 2025 State of the Global Workplace raporu, iş dünyası için önemli bir uyarı niteliği taşıyor. 2024 yılında küresel çalışan bağlılığı %23’ten %21’e geriledi ve 2025’te de düşüşün devamı bekleniyor. Ufak bir rakamsal fark olarak gözükse de, bu durum global ekonomiye tam 438 milyar dolarlık verim kaybı olarak yansıyan, ciddi bir kırmızı bayrak.

Bağlılıkta yaşanan bu düşüşün en dikkat çekici boyutu, yöneticilerin de aynı durumda olmasıdır.. Çalışanların motivasyonunu artırması gereken liderlerin bağlılık oranı da aynı şekilde geriliyor. 2023’te %30 seviyesinde olan bağlılık oranı, 2024’te %27’ye indi. Üstelik bu düşüş genç ve kadın yöneticilerde daha çok görünüyor. Bunun ardında, özellikle gençler ve kadın yöneticiler üzerindeki artan iş yükü, sürekli değişen beklentiler ve iş-özel hayat dengesini kurma baskısı yatıyor. Genç liderler, kariyerlerinin başında kendilerini daha kırılgan hissedebiliyor, kadın liderler ise hâlâ cam tavanın gölgesinde çoklu sorumluluklarla boğuşuyor. Genelde kadınlara yüklenilen sorumlulukların başında gelen aile sorumlulukları ve bakım hizmetlerininin ekonomik yansıması için “Bakım Ekonomisi” yazımızı okuyabilirsiniz.

Çalışan bağlılığının düşmesi, organizasyonel performans için büyük bir tehdit unsurudur. Çalışan bağlılığı düşük olduğunda sadece verimlilik değil, aynı zamanda yaratıcılık, inovasyon ve işin sürdürülebilirliği de zarar görüyor. Bağlı olmayan bir çalışan, işi yalnızca görev olarak görür. Bağlı bir çalışan ise değer yaratır, kurum kültürünü besler ve uzun vadeli başarıya katkıda bulunur.

Çalışan Bağlılığı Nasıl Geri Kazanılır?

İlk adım, bağlılığı yalnızca “çalışan memnuniyeti” anketleriyle ölçülen bir kavram olmaktan çıkarıp, kurumun stratejik öncelikleri arasına yerleştirmekten geçiyor. Çalışanların hissettikleri bağlılık, doğrudan yöneticilerin bağlılığıyla şekillendiği için, önceliğin liderlerde olması gerekiyor. Kendi motivasyonu düşük olan bir yöneticinin, ekibini motive etmesi mümkün değil. Bu nedenle liderlerin desteklenmesi, yalnızca onların değil, tüm ekiplerin enerjisini ve performansını yükseltecek bir zincirleme etki yaratır. Ayrıca bağlılığı besleyen faktörlerin başında iş-özel hayat dengesini gözeten esnek uygulamalar, kapsayıcı ve güvene dayalı liderlik yaklaşımları, bireysel gelişime yatırım ve açık iletişim kültürü geliyor.

Kurumlar için asıl risk, bağlılığın zayıfladığı noktada sadece üretkenliğin yanısıra, uzun vadeli dayanıklılığın da zarar görmesidir. Çalışanların kendilerini değerli hissetmediği bir ortamda yaratıcılık azalır, inovasyon geriler ve kurum kültürü zarar görür. Bunun sonucunda yetenek kaybı artar, işten ayrılma oranları yükselir ve organizasyonların sürdürülebilirliği tehdit altına girer. Araştırmalar, bağlılığın sadece ekonomik kayıpları değil, aynı zamanda şirketlerin itibarını, müşteri memnuniyetini ve piyasadaki rekabet gücünü doğrudan etkilediğini gösteriyor. Dolayısıyla çalışan bağlılığı, geleceğe yön veren stratejik bir öncelik olarak değerlendirilmelidir.

Benzer Yazılar

İnovasyon, iş sonucuna dönüşüyor mu?

İnovasyon, uzun zamandır şirketlerin büyüme stratejilerinin merkezinde yer …

Tatil Sonrası Sendromunu Yönetmek

Yaz tatilleri, yoğun tempodan uzaklaşıp nefes almak için …

SON BLOG YAZILARI

İnovasyon, iş sonucuna dönüşüyor mu?

İnovasyon, uzun zamandır şirketlerin büyüme stratejilerinin merkezinde yer alıyor. Ancak …

Tatil Sonrası Sendromunu Yönetmek

Yaz tatilleri, yoğun tempodan uzaklaşıp nefes almak için hepimizin en …

İK deneyimli CEO’ların Devri Geliyor

Son yıllarda liderlik anlayışında belirgin bir dönüşüm yaşanıyor. Finans ya …

ETİKETLER