Gilda & Partners Kurucusu Jilda Bal, kadınların teknoloji ve liderlik rollerinde görünmez engellerle karşılaştığını belirterek, “Teknolojide kadın sesi yükselirse, geleceğimiz daha adil ve yenilikçi olur” diyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2025 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu, toplumsal eşitsizliklerin hâlâ ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor. Eğitim ve sağlık alanında önemli ilerlemeler kaydedilse de, kadınların ekonomik yaşama katılımı küresel düzeyde yüzde 61 seviyesinde kalıyor. Gilda & Partners’ın Kurucusu Jilda Bal, bu tablonun farkındalıkla değil, yapısal dönüşümle değişebileceğini vurguluyor. Kadınların eğitimde gösterdiği başarının istihdama ve liderliğe yansımadığını belirten Bal, “En endişe verici bulduğum başlık, ekonomik katılımda hâlâ ciddi bir eşitsizlik olması. Kadınların eğitimde gösterdiği başarı, istihdam ve liderlik rollerine yansımıyor.
ARAŞTIRMA
Rapora göre eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği yüzde 95’in üzerine çıkmış durumda, ancak üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 29,5’i kadın. Yani kadınlar gerekli donanıma sahip olsa da, sistemin içine tam anlamıyla entegre olamıyorlar. Bu hem insan kaynağı hem de ekonomik kalkınma açısından ciddi bir kayıp. Kadınların potansiyelini görünür kılmadan, sürdürülebilir kalkınmadan söz etmek mümkün değil” dedi.
“YÜKSEK EĞİTİM DÜZEYİ, GÖRÜNMEZ DUVARLARI AŞMAYA YETMİYOR”
Kadınların teknoloji ve yapay zekâ gibi geleceği şekillendiren stratejik alanlarda düşük temsiliyete sahip olması ise raporun bir diğer dikkat çekici başlığı. Bal, bunun yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamayacağını belirterek, “Bu sadece bireysel tercihlerle açıklanamayacak kadar derin ve çok katmanlı bir mesele. Kültürel kodlarla başlıyor. Kız çocukları çoğu zaman ‘uygun’ görülen mesleklere yönlendiriliyor. Örneğin ülkemizde birçok kadın, meslek seçiminde ailesi ya da yakın çevresi tarafından daha hizmete dayalı alanlara yönlendirilmiş ya da ‘Öğretmen olsun, yazın tatili olsun, erken eve gelsin, ailesine ya da çocuğuna vakit ayırabilsin.’ gibi yönlendirmelere maruz kalmıştır. Öğretmen olmakla hiçbir sıkıntı bulunmamakla beraber buradaki ana konu; mesleğin çalışma saatlerinden dolayı kadına dayatılmasıdır.”
99 EKİM 2025 – KADINLAR LİDERLİK POZİSYONUNDA HÂLÂ ENGELLERLE KARŞILAŞIYOR
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2025 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre teknik rollerin yalnızca yüzde 29’u, üst düzey yöneticilik pozisyonlarının ise yüzde 29,5’i kadınlardan oluşuyor. Türkiye’de ise TÜİK’in Mart 2025 verilerine göre üst ve orta düzey yönetici oranı yalnızca yüzde 20,6. Bu da liderlik pozisyonlarında kadınların sisteme entegre olmakta hâlâ ciddi engellerle karşılaştığını gösteriyor. Ayrıca teknoloji ya da mühendislik gibi alanlarda özgüvenlerini destekleyecek yeterince rol modellerle karşılaşmıyorlar. Bu alanlarda hâlihazırda yönetici veya karar verici konumda bulunan kadın sayısı az olduğu için, genç kadınlar bu mesleklerde kendilerini hayal etmekte zorlanabiliyor. Var olan rol modeller ise yeterince görünür değiller. İş yaşamında da sistematik önyargılar sürüyor. Kadınlar teknik ekiplerde görünmez kılınıyor, teknik satış gibi dışa dönük rollerden uzak tutuluyor ya da terfilerde eşit şekilde değerlendirilmiyorlar. Sonuçta kadınlar, maaşların yüksek olduğu teknoloji gibi stratejik sektörlerde yüzde 25,5 gibi bir oranla çok daha az temsil ediliyor” ifadelerini kullandı.
Jilda Bal’a göre kadınların eğitimdeki başarıları, kariyerlerinde görünmez duvarlara çarpıyor. Özellikle çocuk planlaması gibi kişisel konuların hâlâ iş görüşmelerinin parçası olması ve terfi süreçlerinin şeffaf yürütülmemesi, kadınların kurumsal aidiyetini ve özgüvenini zedeliyor. Toplumsal normlar da bu eşitsizliği pekiştiriyor. Kadınlar hâlâ bakım yükü nedeniyle kariyerlerine zorunlu molalar vermek zorunda kalıyor. Bal, bu konuda çarpıcı bir veriye ise şu sözlerle dikkat çekiyor: “Kadınlar, erkeklere kıyasla yüzde 55,2 daha fazla kariyer molası veriyor. Bu molalar ortalama 19,6 ay sürüyor. Bu durum bireysel kariyerleri olduğu kadar, kurumsal verimliliği de olumsuz etkiliyor.”
Kadınların üst düzey liderlik rollerine ulaşmasının önünde ciddi yapısal ve kültürel engeller var. Bunların başında önyargılar, yeterince güçlü kadın profesyonel ağlarının olmaması ve esnekliğin hâlâ kadınlara sınırlı sunulması geliyor. Bakım sorumlulukları da hâlâ büyük ölçüde kadınların üzerinde yer alıyor. Bu da kariyer yolculuğunda geri adım atmalarına neden olabiliyor. “Bu görünmez engelleri aşmanın yolu, şeffaf terfi sistemleri, kapsayıcı liderlik programları ve destekleyici kurum kültürlerinden geçiyor” diye konuştu.
“KADINLAR TEKNOLOJİYE KATILIRSA, DÜNYA DAHA YENİLİKÇİ OLUR”
Jilda Bal’a göre kadınların teknoloji sektöründe daha fazla yer alması, sadece bireysel kazanım değil, toplumsal dönüşüm anlamına geliyor. Bal, 10 yıl sonra nasıl bir dünya bizi bekler sorusuna ise şu çarpıcı yanıtı veriyor: “Eğer teknolojide kadınların sesi daha güçlü çıkarsa, bizi daha adil, daha kapsayıcı ve daha yaratıcı bir dünya bekliyor. Çünkü inovasyonun kalbinde çeşitlilik var. Kadınların teknolojiye katılımı arttıkça, ürünler de, hizmetler de daha kapsayıcı hâle geliyor. Teknolojiyi kimin tasarladığı, sadece teknik bilgiyle değil, yetkinlikler ve yaşam deneyimiyle de şekilleniyor. Bu nedenle cinsiyetten bağımsız, yetkinliğe dayalı bir sistem kurmak hepimizin ortak sorumluluğu. Böyle bir gelecekte hem şirketler hem de toplumlar daha dirençli ve sürdürülebilir olacaktır.”
“KADINLAR STRATEJİK ALANLARDA YOKLAR, GÖRÜNÜRLÜKLERİ SINIRLI”
Kadınların sağlık, eğitim ve sosyal hizmet gibi sektörlerde yoğunlaştığını, buna karşın teknoloji ve finans gibi yüksek maaşlı ve karar alma gücünün yüksek olduğu sektörlerde düşük temsil edildiğini belirten Bal, “Kadınlar sıklıkla düşük ücretli, uygulayıcı pozisyonlarda yer alıyor. Erkeklerse stratejik karar alıcı rollerde. Bu yapısal dengesizlik, kadınları daha az görünür ve etkisiz kılıyor” değerlendirmesini yaptı. Kadınların teknoloji sektöründe üst düzey liderliğe ulaşmasının önünde “cam tavan”ın hâlâ çok belirleyici olduğunu söyleyen Bal, “Ne yazık ki hâlâ oldukça belirleyici. Kadınlar, erkeklere kıyasla yüzde 55,2 daha fazla kariyer molası veriyor. Bu molalar ortalama 19,6 ay sürüyor. Bu durum bireysel kariyerleri olduğu kadar, kurumsal verimliliği de olumsuz etkiliyor”.