İŞ DEĞİŞTİRME KARARLARINDA YENİ DETAYLAR VAR
Çalışanların tutumlarındaki değişimi ve risk alma konusundaki temkinlerini bir de İnsan Kaynakları danışmanlık firması Gilda&Partners Kurucusu Jilda Bal’a sorduk. Bal’a göre de çalışanlar iş değiştirme kararlarında geçmişe kıyasla çok daha temkinli davranıyor. Bunun temel sebebi ise ekonomik belirsizlikler ve buna bağlı olarak artan risk algısı. Bal, bu durumu, “Çalışanlar, mevcut işlerinden ayrılmadan önce öncelikli olarak yeni işverenin marka değerini, sektördeki konumunu ve dışarıdaki algısını dikkatle sorguluyor. Bunun yanında yan haklar, özellikle de sağlık ve sigorta imkanları, tercih sebeplerinin başında geliyor. Aynı şekilde, çalışanlar kariyer yolculuklarını destekleyebilecek, gelişim ve ilerleme imkanı sunan işverenlere yöneliyor. Work Institute’un “2025 Retention Report” raporuna göre iş değiştirme nedenlerinin başında kariyer gelişimi eksikliği geliyor ve çalışanların büyük kısmı işverenin kariyer sunma kapasitesini değerlendirmeden iş değişikliğine adım atmıyor. Genel olarak bakıldığında, iş değiştirme kararlarında güvenilir marka, güçlü yan haklar ve net kariyer yolları, günümüzde öncelikli belirleyici etkenler haline gelmiş durumda” sözleriyle anlatıyor.
YÖNETİCİLER YAPICI OLMAK ZORUNDA
Bal, liderlerin çalışanlarıyla anlayışlı ve yapıcı bir ilişki kurmak zorunda olduklarının farkında olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Çalışan tarafında ise dijitalleşme ve otomasyon nedeniyle kendi pozisyonlarının geleceğini sorgulama eğilimi arttı. Bu nedenle çalışanlar, olası bir risk algısıyla çatışmalardan kaçınıyor ve uyumu ön plana çıkarıyorlar. Gallup’un 2025 State of the Global Workplace raporuna göre dünya genelinde çalışanların yüzde 53’ü iş güvencesi konusunda kaygı yaşıyor ve bu kaygı, işyerlerinde daha temkinli bir iletişim dilinin gelişmesine yol açıyor. Bu nedenlerle, hem işverenin hem de çalışanın birbirini kaybetmeme isteği, daha temkinli ama aynı zamanda daha şeffaf bir iletişim ortamı yaratıyor.”
KORKU TEMELLİ BAĞLILIK SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
ÇALIŞANLARIN “mevcut işe sıkı sıkı tutunma” eğiliminin doğru yönetildiğinde verimliliği ve disiplinli çalışma alışkanlıklarını destekleyebileceğinin altını çizen Bal, “Çalışanlar mevcut işlerine daha fazla odaklanarak performanslarını yüksek tutmaya çalışıyor ancak yöneticilerin bu süreci iyi değerlendirememesi durumunda, çalışanlarda tükenmişlik sendromu ve psikolojik baskı riski ortaya çıkabilir” uyarısında bulundu. “Korku temelli bir bağlılık, uzun vadede sürdürülebilir değil” diyen Bal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçek verimlilik, markaya ve işe duyulan gönüllü bağlılıktan geliyor. Bu nedenle liderlerin, çalışanların motivasyonunu sadece güvence kaygısı üzerinden değil, aidiyet ve gelişim duygusu üzerinden beslemeleri gerekiyor. Aksi halde çalışanlar dışarıya karşı motive bir görüntü verse de, içeride ciddi bir stres yönetim sorunu yaşanabiliyor.”